_16/08/2001
_'Ak' kadro hakkında
_Tayyip
Erdoğan, partisini kurdu. İsmiyle ilgili avantajını kullandı. Yola
çıktığı eski Faziletlilerden aldığı geniş yetkiyle kurucuları da kendisi
belirledi.
Bize tanıttığı kurucular listesine baktığımızda, lehinde esen büyük
rüzgârı, akıldan uzak bir savurganlıkla harcadığını görüyor ve 'geçmiş
olsun' diyoruz.
Koyduğu isimler tek tek bakıldığında ayrı bir değer ifade edebilir. Ancak hepsi bir araya gelince ortaya bir mesaj çıkar.
Kadrosunun mesajı hakkında şunlar söylenebilir:
1. Tayyip Erdoğan, koyudan açığa aynı renk skalasından olmak üzere İslamcı bir kadro kurmuştur. Türkiye'nin bölge, kültür yapısı, meslek grupları, sivil toplum oluşumları gibi dikkate alınan siyasi temsil tasniflerine itibar etmemiştir.
2. Kadrosu, İslamcı siyasetle ilgili ama siyasette aktif görevlerden uzak kişilerden oluşmaktadır. Hepsi eğilim itibarıyla birbirine yakın kişilerdir. Daha çok doktriner bir dernek ya da vakıf örgütlenmesi görünümündedir.
3. AK Parti kurucuları, çoğunluk itibarıyla Tayyip Erdoğan'ın yakınlarıdır. Böylelikle ileriye dönük olarak kendi isminden kaynaklanan siyasi gücü, kendi kadrosuyla teminat altına almayı hedeflemiştir.
4. Kadrodaki isimlerin kamuoyuna vereceği mesaj ya da ilave güç gibi değerlere itibar edilmemiş, Tayyip Erdoğan'ın karizması bu konuda kâfi görülmüştür. Böylelikle sağ siyasetteki boşluk için heveslenenleri yeniden umutlandırmıştır. Bundan sonra yeni birkaç oluşuma daha fırsat yaratmıştır.
5. Son hedef olarak seçimler öngörülmüş, seçimlerde de Tayyip Erdoğan isminin, birinci ve yeter şart olduğu hesaplanmıştır.
Her şeyin her an değiştiği Türkiye'de bu iyimser hesapların çarşıya uyacağını varsaysak bile, seçim sonrasında iktidar olmak için bu kadronun ne ifade edeceği üzerinde bir fikir yürütülmemiştir. Halkın desteği önemli olmakla birlikte, sandıkların açılmasından itibaren başlayacak başka ve çok yönlü sürecin de düşünülmediği anlaşılıyor. Bu kadro, Türkiye'yi temsil etmez. Bu kadro, Saadet Partisi'nin kavgacı bir versiyonudur. Zira seçtikleri 'Ak' adı bile Türkiye'de karşılıklı bir 'karalamacalar dönemi' mi açılacak tereddüdünü uyandırıyor.
Böylelikle, devletteki aklıevvel stratejistlerin dâhiyane tedbiriyle talihin başına kondurduğu devlet kuşunu, Tayyip Erdoğan, bir lokma eti için kesmiş görünüyor. Uyandırdığı tereddütleri giderebilecek en büyük fırsat olan kadro açılımını, yine doktriner bir önyargıyla heba etmiş görünüyor. Zavallı fanatizmleriyle gözleri dönmüş ve Türkiye'nin yarısını daima düşman gören bir kesimin 'bizden olsun, çamurdan olsun' isterileri, dileriz ki, artık gelişmeyi, Avrupa Birliği'ni, zenginleşmeyi konuşması gereken Türkiye'yi yeni bir hesaplaşma ve çatışma ortamına sürüklemez. Çünkü karşıtlarını uyandıracak, kavgaya çekecek, hatta onlara da haklılık savunması getirecek bir fotoğraf görünüyor ortada.
Türkiye'nin ideolojilere, oturduğu yerden doktrin üreten, ne türden olursa olsun kavgaya çanak tutacak karışık ve karanlık ahkâmlara, çatışmacı laf ebeliklerine karnı tok, tahammülü yok. Kendisini ak, kendi görüşlerini aydınlık gören bir anlayış, dışındakileri de kara, başka görüşleri de daima toplantı salonunun arkasına yazdıkları gibi 'karanlık' görecektir. Akla kara yeniden tartışma ortamına geliyor. Keşke kendilerini gri görebilseler, kadrolarını gri yapabilselerdi.
1. Tayyip Erdoğan, koyudan açığa aynı renk skalasından olmak üzere İslamcı bir kadro kurmuştur. Türkiye'nin bölge, kültür yapısı, meslek grupları, sivil toplum oluşumları gibi dikkate alınan siyasi temsil tasniflerine itibar etmemiştir.
2. Kadrosu, İslamcı siyasetle ilgili ama siyasette aktif görevlerden uzak kişilerden oluşmaktadır. Hepsi eğilim itibarıyla birbirine yakın kişilerdir. Daha çok doktriner bir dernek ya da vakıf örgütlenmesi görünümündedir.
3. AK Parti kurucuları, çoğunluk itibarıyla Tayyip Erdoğan'ın yakınlarıdır. Böylelikle ileriye dönük olarak kendi isminden kaynaklanan siyasi gücü, kendi kadrosuyla teminat altına almayı hedeflemiştir.
4. Kadrodaki isimlerin kamuoyuna vereceği mesaj ya da ilave güç gibi değerlere itibar edilmemiş, Tayyip Erdoğan'ın karizması bu konuda kâfi görülmüştür. Böylelikle sağ siyasetteki boşluk için heveslenenleri yeniden umutlandırmıştır. Bundan sonra yeni birkaç oluşuma daha fırsat yaratmıştır.
5. Son hedef olarak seçimler öngörülmüş, seçimlerde de Tayyip Erdoğan isminin, birinci ve yeter şart olduğu hesaplanmıştır.
Her şeyin her an değiştiği Türkiye'de bu iyimser hesapların çarşıya uyacağını varsaysak bile, seçim sonrasında iktidar olmak için bu kadronun ne ifade edeceği üzerinde bir fikir yürütülmemiştir. Halkın desteği önemli olmakla birlikte, sandıkların açılmasından itibaren başlayacak başka ve çok yönlü sürecin de düşünülmediği anlaşılıyor. Bu kadro, Türkiye'yi temsil etmez. Bu kadro, Saadet Partisi'nin kavgacı bir versiyonudur. Zira seçtikleri 'Ak' adı bile Türkiye'de karşılıklı bir 'karalamacalar dönemi' mi açılacak tereddüdünü uyandırıyor.
Böylelikle, devletteki aklıevvel stratejistlerin dâhiyane tedbiriyle talihin başına kondurduğu devlet kuşunu, Tayyip Erdoğan, bir lokma eti için kesmiş görünüyor. Uyandırdığı tereddütleri giderebilecek en büyük fırsat olan kadro açılımını, yine doktriner bir önyargıyla heba etmiş görünüyor. Zavallı fanatizmleriyle gözleri dönmüş ve Türkiye'nin yarısını daima düşman gören bir kesimin 'bizden olsun, çamurdan olsun' isterileri, dileriz ki, artık gelişmeyi, Avrupa Birliği'ni, zenginleşmeyi konuşması gereken Türkiye'yi yeni bir hesaplaşma ve çatışma ortamına sürüklemez. Çünkü karşıtlarını uyandıracak, kavgaya çekecek, hatta onlara da haklılık savunması getirecek bir fotoğraf görünüyor ortada.
Türkiye'nin ideolojilere, oturduğu yerden doktrin üreten, ne türden olursa olsun kavgaya çanak tutacak karışık ve karanlık ahkâmlara, çatışmacı laf ebeliklerine karnı tok, tahammülü yok. Kendisini ak, kendi görüşlerini aydınlık gören bir anlayış, dışındakileri de kara, başka görüşleri de daima toplantı salonunun arkasına yazdıkları gibi 'karanlık' görecektir. Akla kara yeniden tartışma ortamına geliyor. Keşke kendilerini gri görebilseler, kadrolarını gri yapabilselerdi.