_
AKŞAM GAZETESİ | PAZAR | 20 ARALIK 2009, PAZAR
Babasının servetini reddetti Fas'ta hayata sıfırdan başladı
İbret verici ve hepsi birbirinden farklı hikayelerle, aslında Türkiye dışında, bilmediğimiz bir başarılı Türkler ordusu var. Onlar başarıları ve yaşamlarıyla hem bu Türkiye'nin dışındaki itibarını yükseltiyorlar hem de gönüllü elçiler olarak bulundukları yerlerde ülkeleri için çalışıyorlar. Onlardan biri de Fas'ta yaşamını sürdüren Ahmet Kutsal Topal.
Yurtdışında başarılı olmuş Türklerin bilinmeyen hikayelerini TRT/TURK'te 'Dönmeyenler' programına taşıyan Mehmet Taşdiken, bu hafta AKŞAM PAZAR için Fas izlenimlerini yazdı...
Ahmet Topal, Türkiye'de holding sahibi, zengin bir ailenin oğlu. Bir gün bir fuar nedeniyle Fas'a gidiyor ve Fas'ta büyük bir ticari potansiyel görüyor. Babasına Casablanca'da bir şirket kurmayı öneriyor. Babası karşı çıkıyor. 150 bin dolar kredi borcu ve cebinde sadece 2 Euro ile babasının tüm servetini reddederek Fas'ta hayata sıfırdan başlıyor. Şimdi Fas'ın plastik sektörünün yüzde 15'ine sahip tesislerin sahibi.
O sıkıntılı karar günlerinde Fas'ın güneyinde Varzazata şehrine gidiyor. Gördüğü manzaradan çıkardığı önemli dersi şöyle anlatıyor Ahmet Topal: 'Varzazata turistik bir yerdir. Kendine has etnik yapısı, dokusu, kerpiç evler vardır. Çölde bir vahayı orada tanıdım. 25-30 tane yetişkin palmiye ağacı arasında küçücük bahçeler var. Üç metreye, beş metre ebatlarında, şu anda modern ülkelerdeki konutların bir odası kadar yerde tarımla uğraşıyorlar. Birkaç tane de keçileri var. Fakat orada farklı bir şey vardı. Çocuklarından yetişkinlerine, kocamış en yaşlı insanına kadar hepsinin yüzü gülüyordu. Hepsi mesuttular. Hayatla barışıktılar. Bu önemli bir ders oldu. Kaybedecek bir şeyim yoktu. Başarıyı kaybedersem, mutluluğu bulacaktım.'
İkinci olarak Ahmet Topal, babasının tutumunu ve kendi arzusunu bir arkadaşına açar. Arkadaşı, 'Hayallerini erteleme. Sen babanın varlığından bağımsız olarak kendini göstermek istiyorsun. Babanın büyük bir servetini ve hazır işi bırakmayı göze alıyorsun. Böyle istiyorsan böyle yap. Sonra keşke yapsaydım diye pişmanlık bile duyabilirsin' der.
BABAMA TEŞEKKÜR EDERİM
Ahmet Topal, Fas macerası öncesindeki hikayesini ise şöyle anlatıyor: 'Askeri lisede başlayan lise eğitimimden sonra üniversitede mühendislik okudum. Yüksek lisans yaptım ve babamın yanında çalışmaya başladım. Yoğun çalışıyordum. Çok sık yurtdışı seyahatlerim oluyordu. Ortalama bir ayın iki haftası yurtdışında geçiyordu. Bu tempoda, yurtdışında bir şube açma sevdası baş gösterdi. Çeşitlenmek, gelişmek adına. Pakistan, Mısır çalışmaları oldu. Üçüncü olarak da Fas'ta bir ticaret şirketi kurmak gündeme geldi. Buraya gelme kararım kesinleşince, babam buna pasif direniş gösterdi. Gelmemi istemiyordu aslında ama diğer taraftan kendisi de çok erken yaşında dedemin ocağını bırakıp ayrıldığı için de önüme geçemedi. Ben bunu anlıyorum. Kendisine yine teşekkür ediyorum. Zor bir yolculuk oldu. Çünkü tek başınaydım.'
Bir varlık denizinden zor ve sıkıntılı günler geçirmek, bilmediği bir ülkenin zorluklarıyla boğuşmak zorunda kalmak, Ahmet Topal'ın belki umudunu yaşatmış ama duygusallığını da artırmış. Biraz kırık, biraz filozofça o günlerin duygusal travmasını hala üzerinde taşıyor.
'Cebimde param yoktu. Babamdan talep etmek de zoruma gidiyordu. Bu şekilde bir çalışma hayatı başladı. İlk zamanlardı, ticarete başlamıştık, üretime başlamıştık, dört gün kadar, bugünkü parayla iki Euvro vardı cebimde başka da bir şey yoktu. Onunla iktifa etmek zorunda kaldım. Evde makarna bile yok. Her şey bitmişti...' Casablanca'daki fabrika ofisinde bunları anlatırken birden sesi titremeye başlıyor Ahmet Topal'ın. Gözleri ıslanıveriyor. Göstermek istemiyor. Hüzünlü bir gülümsemeyle, 'Güzel günlerdi' diyor.
Ahmet Topal bir vecize gücünde sözlerle anlatmaya devam ediyor: 'Yıkmayan zorluklar öğretiyor ve güçlendiriyor. Tecrübe de bunların birikimi, bunların bileşkesi olsa gerek. Zorluklar bitmiyor. Hayatın her döneminde var. Mücadeleye devam ettik...'
İlk geldiğinde 300 metrekarelik bir atölyede başlayan üretim, Bensiliman ilinde 60 bin metre kare alana kurulu tesislerde devam ediyor. Fas'ta Ahmet Topal bu sektörün yüzde 15'ine hakim duruma gelmiş.
İş hayatıyla ilgili güçlükler ve ardından gelen başarı sürerken, Ahmet Topal'ın ev hayatı da tamamen değişmiş. Babasını Fas'ta iş yapmaya ikna edemediği gibi karısı da ikna olmamış.
Fas'a gelmeyi reddetmiş.
'Buraya geldiğimde evliydim. İki çocuğum vardı. Şu anda, halen Türkiye'deler. Eşim buraya bir kere geldi bu süre içerisinde. O da rahmetli kayınpederimle beraber gezmek üzere geldiler. 15 gün tatil yapılmış oldu. Dönüşünü takiben ısrarlarıma, hayatımızı yeniden kuracağımız güzel imkanları sunmama rağmen gelmek istemedi. Tercihidir, saygı gösteririm. Bu, zamanla ilişkinin bitmesine ve ayrılığa sebep oldu. Çocuklarım hala Türkiye'de eğitim hayatına devam ediyorlar.'
FASLI ESMA'YLA TANIŞMA
Bir plastik fuarında Esma'yla tanışmaları çok da sevimli bir tanışma olmuyor. Tartışıyorlar. 'Sert mizaçları' nedeniyleymiş bu tartışma. Esma 'Ama' diyor; 'bu ikimizi birbirine çeken şey oldu'.
Evleniyorlar. Betül ve Mehmet isimli iki çocuğunun annesi Esma kocasına hayran. 'Çok iyi bir insandır. Kimseyi incitmek istemez. Sizi incitse bile dosdoğrudur ve ciddidir hatta. Çevremizdeki birçok kişinin onu örnek aldığına şahit oluyorum. Buradaki bütün Türkler kendisini sever. Onunla gurur duyuyorum ve hiçbir zaman pişmanlık hissetmedim. Onun hakkını nasıl ödeyebilirim?' Bununla kalmıyor Esma. Aile yaşamına dair başka şeyler de söylemek istiyor: 'Türkiye'de yaşayan diğer iki evladımız Sena ve Taha istisnasız her tatilini burada bizim yanımızda geçirir. Onlar benim de evladım gibiler. Ahmet ile gerçekten gurur duyuyorum. O benim gözümde çok büyük bir insan ve Fas'ta, burada konuşulan dilleri bilmeyen bir yabancının birçok engele rağmen, bu derece başarılı olması şans değil.'
TECRÜBESİNİ DİĞER TÜRKLERLE PAYLAŞIYOR
Sadece eşi değil, hem yakın çevresindekiler hem orada yaşayan Türkler de Ahmet Topal'la ilgili çok olumlu şeyler anlatıyorlar. Fas'taki Büyükelçimiz Haluk Ilıcak da Ahmet Topal'la ilgili şunları söylüyor: 'Buraya geldiğimde ilk tanıştığım işadamlarından birisi Ahmet Kutsal Topal'dı. Benden bir süre önce buraya gelmiş ve burada, hemen hemen sıfırdan, tamamen leasing ve kredilerle işe başlayıp, Fas'ın en önemli plastik sanayicilerinden biri olmuş. Ahmet Bey hem bilgisi, tecrübesi, hem öğrenimi hem de eşinin Faslı olması dolayısıyla sahip olduğu bütün avantaj ve tecrübeleri diğer Türk işadamlarıyla paylaşan, Büyükelçiliğimize bu konuda her zaman yardımcı olan biridir. Nitekim ben geldikten sonra eksikliğini hissettiğimiz Türk İşadamları Derneği'ni oluşturmak üzere de kendisiyle beraber çalıştık. Ahmet Bey derneğimizin şu anda ilk başkanıdır'.
MEHMET TAŞDİKEN
AKŞAM GAZETESİ | PAZAR | 20 ARALIK 2009, PAZAR
Babasının servetini reddetti Fas'ta hayata sıfırdan başladı
İbret verici ve hepsi birbirinden farklı hikayelerle, aslında Türkiye dışında, bilmediğimiz bir başarılı Türkler ordusu var. Onlar başarıları ve yaşamlarıyla hem bu Türkiye'nin dışındaki itibarını yükseltiyorlar hem de gönüllü elçiler olarak bulundukları yerlerde ülkeleri için çalışıyorlar. Onlardan biri de Fas'ta yaşamını sürdüren Ahmet Kutsal Topal.
Yurtdışında başarılı olmuş Türklerin bilinmeyen hikayelerini TRT/TURK'te 'Dönmeyenler' programına taşıyan Mehmet Taşdiken, bu hafta AKŞAM PAZAR için Fas izlenimlerini yazdı...
Ahmet Topal, Türkiye'de holding sahibi, zengin bir ailenin oğlu. Bir gün bir fuar nedeniyle Fas'a gidiyor ve Fas'ta büyük bir ticari potansiyel görüyor. Babasına Casablanca'da bir şirket kurmayı öneriyor. Babası karşı çıkıyor. 150 bin dolar kredi borcu ve cebinde sadece 2 Euro ile babasının tüm servetini reddederek Fas'ta hayata sıfırdan başlıyor. Şimdi Fas'ın plastik sektörünün yüzde 15'ine sahip tesislerin sahibi.
O sıkıntılı karar günlerinde Fas'ın güneyinde Varzazata şehrine gidiyor. Gördüğü manzaradan çıkardığı önemli dersi şöyle anlatıyor Ahmet Topal: 'Varzazata turistik bir yerdir. Kendine has etnik yapısı, dokusu, kerpiç evler vardır. Çölde bir vahayı orada tanıdım. 25-30 tane yetişkin palmiye ağacı arasında küçücük bahçeler var. Üç metreye, beş metre ebatlarında, şu anda modern ülkelerdeki konutların bir odası kadar yerde tarımla uğraşıyorlar. Birkaç tane de keçileri var. Fakat orada farklı bir şey vardı. Çocuklarından yetişkinlerine, kocamış en yaşlı insanına kadar hepsinin yüzü gülüyordu. Hepsi mesuttular. Hayatla barışıktılar. Bu önemli bir ders oldu. Kaybedecek bir şeyim yoktu. Başarıyı kaybedersem, mutluluğu bulacaktım.'
İkinci olarak Ahmet Topal, babasının tutumunu ve kendi arzusunu bir arkadaşına açar. Arkadaşı, 'Hayallerini erteleme. Sen babanın varlığından bağımsız olarak kendini göstermek istiyorsun. Babanın büyük bir servetini ve hazır işi bırakmayı göze alıyorsun. Böyle istiyorsan böyle yap. Sonra keşke yapsaydım diye pişmanlık bile duyabilirsin' der.
BABAMA TEŞEKKÜR EDERİM
Ahmet Topal, Fas macerası öncesindeki hikayesini ise şöyle anlatıyor: 'Askeri lisede başlayan lise eğitimimden sonra üniversitede mühendislik okudum. Yüksek lisans yaptım ve babamın yanında çalışmaya başladım. Yoğun çalışıyordum. Çok sık yurtdışı seyahatlerim oluyordu. Ortalama bir ayın iki haftası yurtdışında geçiyordu. Bu tempoda, yurtdışında bir şube açma sevdası baş gösterdi. Çeşitlenmek, gelişmek adına. Pakistan, Mısır çalışmaları oldu. Üçüncü olarak da Fas'ta bir ticaret şirketi kurmak gündeme geldi. Buraya gelme kararım kesinleşince, babam buna pasif direniş gösterdi. Gelmemi istemiyordu aslında ama diğer taraftan kendisi de çok erken yaşında dedemin ocağını bırakıp ayrıldığı için de önüme geçemedi. Ben bunu anlıyorum. Kendisine yine teşekkür ediyorum. Zor bir yolculuk oldu. Çünkü tek başınaydım.'
Bir varlık denizinden zor ve sıkıntılı günler geçirmek, bilmediği bir ülkenin zorluklarıyla boğuşmak zorunda kalmak, Ahmet Topal'ın belki umudunu yaşatmış ama duygusallığını da artırmış. Biraz kırık, biraz filozofça o günlerin duygusal travmasını hala üzerinde taşıyor.
'Cebimde param yoktu. Babamdan talep etmek de zoruma gidiyordu. Bu şekilde bir çalışma hayatı başladı. İlk zamanlardı, ticarete başlamıştık, üretime başlamıştık, dört gün kadar, bugünkü parayla iki Euvro vardı cebimde başka da bir şey yoktu. Onunla iktifa etmek zorunda kaldım. Evde makarna bile yok. Her şey bitmişti...' Casablanca'daki fabrika ofisinde bunları anlatırken birden sesi titremeye başlıyor Ahmet Topal'ın. Gözleri ıslanıveriyor. Göstermek istemiyor. Hüzünlü bir gülümsemeyle, 'Güzel günlerdi' diyor.
Ahmet Topal bir vecize gücünde sözlerle anlatmaya devam ediyor: 'Yıkmayan zorluklar öğretiyor ve güçlendiriyor. Tecrübe de bunların birikimi, bunların bileşkesi olsa gerek. Zorluklar bitmiyor. Hayatın her döneminde var. Mücadeleye devam ettik...'
İlk geldiğinde 300 metrekarelik bir atölyede başlayan üretim, Bensiliman ilinde 60 bin metre kare alana kurulu tesislerde devam ediyor. Fas'ta Ahmet Topal bu sektörün yüzde 15'ine hakim duruma gelmiş.
İş hayatıyla ilgili güçlükler ve ardından gelen başarı sürerken, Ahmet Topal'ın ev hayatı da tamamen değişmiş. Babasını Fas'ta iş yapmaya ikna edemediği gibi karısı da ikna olmamış.
Fas'a gelmeyi reddetmiş.
'Buraya geldiğimde evliydim. İki çocuğum vardı. Şu anda, halen Türkiye'deler. Eşim buraya bir kere geldi bu süre içerisinde. O da rahmetli kayınpederimle beraber gezmek üzere geldiler. 15 gün tatil yapılmış oldu. Dönüşünü takiben ısrarlarıma, hayatımızı yeniden kuracağımız güzel imkanları sunmama rağmen gelmek istemedi. Tercihidir, saygı gösteririm. Bu, zamanla ilişkinin bitmesine ve ayrılığa sebep oldu. Çocuklarım hala Türkiye'de eğitim hayatına devam ediyorlar.'
FASLI ESMA'YLA TANIŞMA
Bir plastik fuarında Esma'yla tanışmaları çok da sevimli bir tanışma olmuyor. Tartışıyorlar. 'Sert mizaçları' nedeniyleymiş bu tartışma. Esma 'Ama' diyor; 'bu ikimizi birbirine çeken şey oldu'.
Evleniyorlar. Betül ve Mehmet isimli iki çocuğunun annesi Esma kocasına hayran. 'Çok iyi bir insandır. Kimseyi incitmek istemez. Sizi incitse bile dosdoğrudur ve ciddidir hatta. Çevremizdeki birçok kişinin onu örnek aldığına şahit oluyorum. Buradaki bütün Türkler kendisini sever. Onunla gurur duyuyorum ve hiçbir zaman pişmanlık hissetmedim. Onun hakkını nasıl ödeyebilirim?' Bununla kalmıyor Esma. Aile yaşamına dair başka şeyler de söylemek istiyor: 'Türkiye'de yaşayan diğer iki evladımız Sena ve Taha istisnasız her tatilini burada bizim yanımızda geçirir. Onlar benim de evladım gibiler. Ahmet ile gerçekten gurur duyuyorum. O benim gözümde çok büyük bir insan ve Fas'ta, burada konuşulan dilleri bilmeyen bir yabancının birçok engele rağmen, bu derece başarılı olması şans değil.'
TECRÜBESİNİ DİĞER TÜRKLERLE PAYLAŞIYOR
Sadece eşi değil, hem yakın çevresindekiler hem orada yaşayan Türkler de Ahmet Topal'la ilgili çok olumlu şeyler anlatıyorlar. Fas'taki Büyükelçimiz Haluk Ilıcak da Ahmet Topal'la ilgili şunları söylüyor: 'Buraya geldiğimde ilk tanıştığım işadamlarından birisi Ahmet Kutsal Topal'dı. Benden bir süre önce buraya gelmiş ve burada, hemen hemen sıfırdan, tamamen leasing ve kredilerle işe başlayıp, Fas'ın en önemli plastik sanayicilerinden biri olmuş. Ahmet Bey hem bilgisi, tecrübesi, hem öğrenimi hem de eşinin Faslı olması dolayısıyla sahip olduğu bütün avantaj ve tecrübeleri diğer Türk işadamlarıyla paylaşan, Büyükelçiliğimize bu konuda her zaman yardımcı olan biridir. Nitekim ben geldikten sonra eksikliğini hissettiğimiz Türk İşadamları Derneği'ni oluşturmak üzere de kendisiyle beraber çalıştık. Ahmet Bey derneğimizin şu anda ilk başkanıdır'.
MEHMET TAŞDİKEN