_21/06/2001
_Bitmeyen senfoni
_Bu yeni binyılın, yeni yüzyılın içinde, bundan 30, 40, 50 yıl sonra Türkiye neyi konuşuyor olacak?
27 Mayıs, hâlâ 2060 yılında bir anayasa bayramı olarak kutlanacak mı? Anayasa'yla ilgili değişikliklerimiz kişi hakları bakımından 2060 yılında son aşamasına gelmiş olacak mı? Yoksa Türkiye'nin özel şartları nedeniyle bazı haklar henüz 'zamansız' bulunmaya devam mı edilecek?
2059 yılında Avrupa Birliği müzakerelerimiz sürerken, Avrupa Birliği üyeliğinde eskimiş Bulgaristan, Arnavutluk, Romanya, Makedonya, Moldova heyetleri ortak bir rapor hazırlayarak Türkiye'nin işsizlik oranı, nüfus yapısı, kişi başına milli geliri ve bunlarla birlikte insan hakları konusundaki olumsuz uygulamaları nedeniyle adaylıktan üyeliğe geçiş sürecinin biraz daha uzatılmasını isteyecekler mi?
2051 yılında İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin yüzüncü yılı dolayısıyla düzenlenen sempozyumlarda, konuşmacılar çiğnenen insan haklarından, özgürlüklerden, demokratikleşmeden şikâyet eden bildiriler sundukları için haklarında savcılıklarca takibat açılacak mı?
Başörtülü kızlar üniversitelere alınmadıkları için eylem yapıyor olacaklar mı? Dindarlar olarak bir araya gelip, hâlâ devleti 'tağut' (Müslümanlık dışı) ilan eden toplantılar yapmaya devam edecekler mi?
68 kuşağından hayatta kalanlar, 'Gaziler Günü'nde bando eşliğinde titreyen yumruklarını sıkarak, gösteri yapacak mı?
Cumhuriyetin yüzüncü yılı nutuklarında hamaset edebiyatına yeni kavramlar kazandırılırken, on yıl içinde binlerden milyonlar düzeyine gelen Amerikan parası karşısındaki durumumuz, trilyonda bir oranına mı düşecek?
Yüzüncü yıl kutlamalarında hâlâ kısıntılar yapılıyor olacak ve daha önce bu ülkenin elektriği olmadığından mı dem vuracağız? Dar ve bakımsız yollardan, trafikten şikâyetler yükselirken, cumhuriyetten önce bu ülkede yolların bile olmadığından mı bahis açacağız?
2023 yılında enflasyon mücadelemizi inşallah kazanmak üzere Amerika'dan yeni bir beyin mi transfer ediyor olacağız?
Halel gelmeyen ulusal dayanışmamız işçiyle birlikte, memur maaşlarının da dondurulması olarak mı kendini gösterecek?
Eğitime verilen değer ve önem o kadar artacak da, çaycı, garson, hamal bile üniversite bitirmiş mi olacak? Her yıl beş milyona ulaşmış lise mezunlarına artık bu işler bile yaptırılmayacak mı?
Cep telefonlarını dinlemeye gerek kalmayacak ve insanlar, tuvalette, yolda, yatak odalarında, 24 saat sadece sesli değil, ilerleyen teknolojiyle aynı zamanda görüntülü olarak da izlenmeye mi başlanacak?
Mercedes marka arabalar yerine iki hastabakıcının ittiği serumlar bağlı sedyesiyle her gün düzenli olarak makamına getirilen yöneticilerimize gösterdiğimiz engin vefa ve tuttuğumuzu ölümüne kadar tutan bir millet olduğumuzu gösterdiğimiz için dünya bizi kıskanıyor mu olacak?
Tekerlekli sandalyesiyle Roozvelt'i çıkaran Amerikan toplumunun rekorunu egale etmiş olacak mıyız?
2071 yılında, Malazgirt'in bininci yılını kutlarken, 'fetih ruhumuzun' dirilişinden, Avrupa'yı bin yıl nasıl dize getirdiğimizden, uygarlık veya Avrupa Birliği yerine her şeyi kendimizde aramamız gerektiğinden mi bahisler açacağız?
Uygarlık, refah, toplumsal barış, insan hakları yerine, yeni bir yüzyıl boyunca, kuşaktan kuşağa iç düşman-dış düşman sözlerini herkese ezberletmeye devam edecek miyiz?
Önümüzdeki yüzyılla ilgili bu sorulara cevap bulmak için kâhin olmak mı, yoksa sadece geçmiş yüzyıla bakmak mı gerekir?
27 Mayıs, hâlâ 2060 yılında bir anayasa bayramı olarak kutlanacak mı? Anayasa'yla ilgili değişikliklerimiz kişi hakları bakımından 2060 yılında son aşamasına gelmiş olacak mı? Yoksa Türkiye'nin özel şartları nedeniyle bazı haklar henüz 'zamansız' bulunmaya devam mı edilecek?
2059 yılında Avrupa Birliği müzakerelerimiz sürerken, Avrupa Birliği üyeliğinde eskimiş Bulgaristan, Arnavutluk, Romanya, Makedonya, Moldova heyetleri ortak bir rapor hazırlayarak Türkiye'nin işsizlik oranı, nüfus yapısı, kişi başına milli geliri ve bunlarla birlikte insan hakları konusundaki olumsuz uygulamaları nedeniyle adaylıktan üyeliğe geçiş sürecinin biraz daha uzatılmasını isteyecekler mi?
2051 yılında İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin yüzüncü yılı dolayısıyla düzenlenen sempozyumlarda, konuşmacılar çiğnenen insan haklarından, özgürlüklerden, demokratikleşmeden şikâyet eden bildiriler sundukları için haklarında savcılıklarca takibat açılacak mı?
Başörtülü kızlar üniversitelere alınmadıkları için eylem yapıyor olacaklar mı? Dindarlar olarak bir araya gelip, hâlâ devleti 'tağut' (Müslümanlık dışı) ilan eden toplantılar yapmaya devam edecekler mi?
68 kuşağından hayatta kalanlar, 'Gaziler Günü'nde bando eşliğinde titreyen yumruklarını sıkarak, gösteri yapacak mı?
Cumhuriyetin yüzüncü yılı nutuklarında hamaset edebiyatına yeni kavramlar kazandırılırken, on yıl içinde binlerden milyonlar düzeyine gelen Amerikan parası karşısındaki durumumuz, trilyonda bir oranına mı düşecek?
Yüzüncü yıl kutlamalarında hâlâ kısıntılar yapılıyor olacak ve daha önce bu ülkenin elektriği olmadığından mı dem vuracağız? Dar ve bakımsız yollardan, trafikten şikâyetler yükselirken, cumhuriyetten önce bu ülkede yolların bile olmadığından mı bahis açacağız?
2023 yılında enflasyon mücadelemizi inşallah kazanmak üzere Amerika'dan yeni bir beyin mi transfer ediyor olacağız?
Halel gelmeyen ulusal dayanışmamız işçiyle birlikte, memur maaşlarının da dondurulması olarak mı kendini gösterecek?
Eğitime verilen değer ve önem o kadar artacak da, çaycı, garson, hamal bile üniversite bitirmiş mi olacak? Her yıl beş milyona ulaşmış lise mezunlarına artık bu işler bile yaptırılmayacak mı?
Cep telefonlarını dinlemeye gerek kalmayacak ve insanlar, tuvalette, yolda, yatak odalarında, 24 saat sadece sesli değil, ilerleyen teknolojiyle aynı zamanda görüntülü olarak da izlenmeye mi başlanacak?
Mercedes marka arabalar yerine iki hastabakıcının ittiği serumlar bağlı sedyesiyle her gün düzenli olarak makamına getirilen yöneticilerimize gösterdiğimiz engin vefa ve tuttuğumuzu ölümüne kadar tutan bir millet olduğumuzu gösterdiğimiz için dünya bizi kıskanıyor mu olacak?
Tekerlekli sandalyesiyle Roozvelt'i çıkaran Amerikan toplumunun rekorunu egale etmiş olacak mıyız?
2071 yılında, Malazgirt'in bininci yılını kutlarken, 'fetih ruhumuzun' dirilişinden, Avrupa'yı bin yıl nasıl dize getirdiğimizden, uygarlık veya Avrupa Birliği yerine her şeyi kendimizde aramamız gerektiğinden mi bahisler açacağız?
Uygarlık, refah, toplumsal barış, insan hakları yerine, yeni bir yüzyıl boyunca, kuşaktan kuşağa iç düşman-dış düşman sözlerini herkese ezberletmeye devam edecek miyiz?
Önümüzdeki yüzyılla ilgili bu sorulara cevap bulmak için kâhin olmak mı, yoksa sadece geçmiş yüzyıla bakmak mı gerekir?