_AKŞAM | PAZAR | 29 KASIM 2009, PAZAR
_Çin'de 'Yılın Adamı' seçilen efsane bir Türk: Noyan Rona
_1983 yılında master yapmak için
gittiği Çin'den bir daha kopamayan, Türkiye'de doğan çocuğunu bile ancak
6 yaşında görebilen Noyan Rona, iki ülke arasında dostluk köprüsü
kurmuş. Aldığı pek çok ödül ve paye ile Çin'in tanınan isimlerinden biri
olan Rona hayatını, Mehmet Taşdiken'e anlattı.
Çin Devleti'nin bir yabancıya verdiği en büyük nişan olan Altın Manolya Ödülü dahil, Çin'de Yılın Adamı Ödülü, Expo 2010 Yabancılar Delegasyon Başkanlığı, İlçe Belediyesi Denetleme Kurulu Üyeliği, İl Belediyesi Denetleme Kurulu Üyeliği, İl Trafik Denetleme Kurulu Üyeliği, Belediye Özel Hizmet Takdirnamesi, Şanghay'da Yılın Hayırseveri Ödülü, Eğitime Katkı Ödülü, Şanghay Sel Baskınlarını Önleme Komisyonu Üyeliği, Eyalet Deneme Lisesi Fahri Profesörlüğü, Ruhsal Kalkınma Denetleme Üyeliği gibi sayılamayacak kadar önemli görevler ve ödüllerin sahibi Çin'de efsane bir Türk... İşte Şanghay'da Çince'yi en iyi konuşan yabancı olan Noyan Rona'nın ilginç hayatını anlatan TRT/TÜRK'teki 'Dönmeyenler' programının yapımcısı Mehmet Taşdiken'in izlenimleri...
Noyan Rona, 1956 Sandıklı doğumlu. Denizli'den sonra Ankara'ya gelir, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nde Çince Bölümü'nde okur. Mezun olduktan sonra, 1983'te, devlet bursuyla Çin Halk Cumhuriyeti'ne gelir. Geliş o geliş! Bir daha dönemez... Kendisi şöyle anlatıyor o günleri: 'Önce master öğrencisi olarak geldim. Master yaptıktan sonra Dışişleri Bakanlığımıza girdim ve daha sonra Pekin'de Büyükelçiliğimizde uzun yıllar çalıştım. Ondan sonra Şanghay Başkonsolosluğu'nun açılışında bulundum. Orada da konsolos olarak görev yaptım. 10 yıl önce de Türkiye'nin ilk bankasının Şanghay temsilciliğini açtık ve o tarihten bu yana da bankada baş temsilci olarak görev yapmaktayım.
ÇOCUĞUMU İLK GÖRDÜĞÜMDE ALTI YAŞINA GİRMİŞTİ
1983'ün 24 Şubat'ında Pekin'e geldim. Pekin o zaman tabii kara-kuru, bozkır, her taraf gri binalarla dolu, hatta 'ıssız' diyebileceğimiz, sanki birçok küçük köyden oluşmuş büyük bir şehir gibiydi. Binalar eskiydi yüksek bina yoktu, yeşillik azdı. Bir de hava çok soğuktu tabii... İlk intibalar biraz ürkütücüydü benim için. Yemekler tabii çok büyük sorundu. Altı ay kadar ekmek ve yoğurttan başka bir şey yiyemedim' Master yapıp dönmeyi düşündüğü, bilmediği bir ülkede bir ömür geçireceği, hayatının tamamen değişeceği, o ilk günlerde Noyan Rona'nın hiç aklına gelmemiş. Başka ülkelerde böyle hayat kurmuş binlerce Türk'ün kaderi de Noyan Rona'nınkine çok benziyor.
Hemen hepsi kısa süreliğine gittikleri ülkelerde biraz daha, biraz daha derken, bakmışlar ki bir ömür geçivermiş. Ama akıllarında daima Türkiye var. Hayatlarına, kendi öz ülkelerine ne yapabiliriz kaygısı hakim. Bu çaba ve kaygı içinde yaşamları sürüyor.
Ben de yaygın kanaatle önceleri bunlara 'beyin göçü' diye bakıyordum. Ama onları yerlerinde tanıdıkça, Türkiye için yaptıklarını ve bu ülkeyi temsil yeteneklerini gördükçe bu kanımdan vazgeçtim. Onların deneyimleri, şimdi daha iyi görüyorum ki, Türkiye'nin kazanımı, birikimidir.
BİR ZAMANLAR ÇİN...
'İlk geldiğimde, 1983'te evliydim. Bir ayrılık yaşadık ve çok hazin bir hikaye var burada. Eşim hamileydi ve iki ay sonra oğlum oldu Türkiye'de. Hayat çok ilginç... Öyle şeyler gelişti ki ben oğlumu ancak altı yaşında gördüm. Tabii yeniden tanıştık, yeniden arkadaş olduk. Hatta 'Bu adam bu kadar uzaklara gitti, artık gelmez' diye oğlumuz olunca göbek adı olarak benim adımı koymuşlar. Halbuki öyle düşünmüş değildik. Niyetim master sonrası kesin dönmekti. Şimdi sorsanız, oğluma benim adımın verilmesini istemezdim. Ama tabii o ortamda düşündüğünüz zaman, binlerce kilometre ötede birisi için 'ya gelir ya gelmez' düşüncesi normal karşılanabilecek bir durumdu. Her başarının bir bedeli var. Çoğu kere bu bedeller acılarla dolu.'
'Çok değil, 1983 yılında, Pekin büyük bir köy gibiydi. Bugün dünyanın en önemli ticaret merkezlerinden biri haline gelen Şanghay bir balıkçı kasabasıydı. O zaman böyle kuaförler filan yoktu. Fabrika usulü, sıralara oturuyorsunuz ve beyaz kıyafetli berberler geliyor, saçınızı kesiyor... Tahmin ediyorum ilk yabancı bendim o berberlere giden. Çünkü yabancılar için özel berberler, kulüpler vardı. O berbere ilk gittiğimde, beş-altı tane yaşlıca, hem kadın hem erkek berber etrafımı çevirdi. Başımı bir güzel incelediler. Ardından 'Ne yapmak istiyorsun?' diye sordular. 'Saçımı kestirmek istiyorum' cevabını verdim. Bin anda ortadan kayboldular. Ben bekliyorum. Nihayet 15-20 dakika sonra geri geldiler. 'Biz' dediler; 'Senin saçını kesmeye karar verdik, saçını keseceğiz, fakat bir sorumuz olacak'. İçimden önce 'Fesüphanallah' dedim sonra da 'Sorun hadi' dedim. 'Kaşın çok şey... Bunu da kesecek miyiz? Kendi aramızda tartıştık ama bir karara varamadık' dediler. 'Kaşım kalsın, kaşı kesmeyin' dedim; 'Siz saçımı kesin yeter'. Büyük bir sorun çözülmüş gibi hepsi rahatladı. Sonra tabii saç kesildi ama korkumdan aynaya falan bakamadım. O yıllarda Çin işte böyle bir Çin'di. Bütün unlu mamuller karneye bağlıydı. Banyo yapmak prosedüre bağlıydı. Yurtdışına gidip üç aydan fazla kalanlara, döndüğünde dört tane elektrikli makine alma hakkı tanınıyordu. Buzdolabı, çamaşır makinesi, klima ve fotoğraf makinesi, saat falan böyle şeyler. Paranız var, klima alıyorsunuz, fakat elektrik yok evinizde. Bu sefer elektrik sırasına giriyorsunuz. Yani o zamanlar Çin, çok zor bir ülkeydi.'
ÇOK SEYREDİLEN BİR DİZİDE OYUNCULUK YAPTI
Çin devlet televizyonunun en çok izlenen bir dizisinden Noyan Rona'ya oyunculuk teklifi gelir. Ondan önce yarışma programlarına çıkmış ve bilinen bir isim haline gelmiştir. Rol, bir fabrika müdürü rolüdür. Başrol oyuncusu kadın, onun sekreteridir ve dizinin önemli rollerinden biridir. O dizide 22 bölüm oynar ve Çin'de artık daha popüler bir adam haline gelir. Sıra hak ettiği parayı almaya gelir. Noyan Rona'yı, Çin'de insanların 'hayırseverliği'yle tanıması bu durumlarda gösterdiği erdemli tavırları nedeniyledir. Yine öyle davranır.
Noyan Rona anlatıyor: 'Sonunda dizi bitti 'Senin şu kadar paran var bizde' dediler. Ben de bir tutanağa bağladım bunu. Tutanakla bu parayı aldım. Daha önce İzmit şehrimizle kardeş şehir yaptığımız Cinan diye bir şehir var. Şanghay Eyaleti'nin başkenti. Oraya gittim. 'Bende şu kadar para var ve bunun için yardıma muhtaç bir okul arıyorum' dedim. Bana, şehrin biraz uzağında, bir Müslüman okulu buldular. Fakir öğrencilerin okuduğu bir köy okuluydu. Ben de parayı onlara gönderdim. Bir ay sonra beni davet ettiler. Gittik... Büyük bir tören yaptılar köy yerinde; okulu çiçek gibi yapmışlar! Her şeyini yenilemişler. Çocukların masası, sandalyesi, camları takılmış, kapıları yapılmış. Pırıl pırıl bir okul! Orada çocuklara hediyeler dağıttık. Bana bir sertifika verdiler ve o okulun Fahri Onur Öğretmeni yaptılar beni.'
GERÇEK BİR HAYIRSEVER
Bütün hayatı boyunca hayır işlerini sürdürmüş Noyan Rona. Böylelikle başarıları, insani meziyetleri, hayır işleri dolayısıyla onu tanıyan Çinliler nezrinde Türklerin imajını ve itibarını da yüceltmiş. Noyan Rona, 'Benim şu an 11 çocuğum var' diyor. 'Tabii 11 deyince çok oldu ama şöyle bir durum var; aslında bir tane çocuğum var. Ama Çin'de, 10 yıldır her türlü bakımlarını üstlendiğim, burs verdiğim, 6-17 yaşlar arasında 10 tane de Çinli çocuk var. Bir tanesi geçen sene üniversiteye girdi. E, onlara da 10 yıldır bir şekilde, artık 'ağabeylik' mi dersiniz, 'babalık' mı dersiniz, böyle bir yardımım var.'
Şanghay Başkonsolosu Murat Ülkü, Noyan Rona için ne diyor?
'Noyan Rona, özellikle Şanghay'da kitlelere mal olmuş bir isim. Yerel yönetimin hemen her konuda danışmanlık desteği aldığı bir otorite. Gittiği toplantılarda, o mükemmel Çincesiyle ve bu ülkenin kültürüne hakimiyetiyle, konuştuğu kitleleri etkileyen ve güldürebilen bir insan. Bunun altını çizmek istiyorum, çünkü siz yabancı bir ülkede, o ülkeye ait bir kitleyi güldürebiliyorsanız, siz o insanların kalplerine dokunabiliyorsunuz demektir. Noyan Bey'de bu özellik var. Bu yetenek var ve her zaman o beyefendi kişiliğiyle, bütün bu meziyetlerini, yeteneklerini bir ülke sevgisiyle her zaman Türkiye'nin lehinde kullanan, son derece pozitif bir insan. Ben diliyorum ki gelecek kuşaklarda birçok Noyan Ronalar olsun. Noyan Bey de onlara ağabeylik yapsın, hocalık yapsın. Bu açtığı yoldan başka insanlarımız da yürüsün'.
Çinli asistanı Liu Cheng Yang Noyan Rona'yı anlatıyor
'Şanghay Üniversitesi'nde Türkçe öğrendim. Noyan Bey bizim üniversitede hocamızdı. O zamandan beri Noyan Bey ile tanışırız. İçimdeki Noyan Bey çok tatlı, detaylara özenli, sorumlu ve başkalarına yardım etmeyi çok seven bir adamdır. Yaptığı her işi büyük bir sorumluluk duygusuyla yapar. Harcamalarda tasarrufa önem verir. Her gün beş-altı Çin gazetesi okur. Ama bence en önemlisi Noyan Bey, Türkiye ve Çin arasında bir dost köprüsüdür. Kalbi Türkiye için atıyor, Türkler ve Çinliler aralarında işbirliği fırsatları yaratma çabalıyor.'
Çin televizyonları peşinde
Noyan Rona ile görüşmeler sürerken Pekin'den televizyoncular geliyor. Çin'in bütün ülke çapında yayın yapan en büyük ulusal kanalı CC TV, yani China Center Televizyonu, Noyan Rona ile röportaj yapıyor. Bir hafta önce Pekin'de yapılan çekimlerin devamını çekmeye gelmişler. Program yapımcısı, mayısta Şanghay'da yapılacak Expo 2010 için bir program hazırladıklarını ve bu konuda görüşünü çok önemsedikleri Noyan Rona ile röportaj yaptıklarını söylüyor. Expo'ya hazırlık evresinde gelişmeler hakkında Noyan Bey'in görüşlerini alıyorlar.
_
Çin Devleti'nin bir yabancıya verdiği en büyük nişan olan Altın Manolya Ödülü dahil, Çin'de Yılın Adamı Ödülü, Expo 2010 Yabancılar Delegasyon Başkanlığı, İlçe Belediyesi Denetleme Kurulu Üyeliği, İl Belediyesi Denetleme Kurulu Üyeliği, İl Trafik Denetleme Kurulu Üyeliği, Belediye Özel Hizmet Takdirnamesi, Şanghay'da Yılın Hayırseveri Ödülü, Eğitime Katkı Ödülü, Şanghay Sel Baskınlarını Önleme Komisyonu Üyeliği, Eyalet Deneme Lisesi Fahri Profesörlüğü, Ruhsal Kalkınma Denetleme Üyeliği gibi sayılamayacak kadar önemli görevler ve ödüllerin sahibi Çin'de efsane bir Türk... İşte Şanghay'da Çince'yi en iyi konuşan yabancı olan Noyan Rona'nın ilginç hayatını anlatan TRT/TÜRK'teki 'Dönmeyenler' programının yapımcısı Mehmet Taşdiken'in izlenimleri...
Noyan Rona, 1956 Sandıklı doğumlu. Denizli'den sonra Ankara'ya gelir, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nde Çince Bölümü'nde okur. Mezun olduktan sonra, 1983'te, devlet bursuyla Çin Halk Cumhuriyeti'ne gelir. Geliş o geliş! Bir daha dönemez... Kendisi şöyle anlatıyor o günleri: 'Önce master öğrencisi olarak geldim. Master yaptıktan sonra Dışişleri Bakanlığımıza girdim ve daha sonra Pekin'de Büyükelçiliğimizde uzun yıllar çalıştım. Ondan sonra Şanghay Başkonsolosluğu'nun açılışında bulundum. Orada da konsolos olarak görev yaptım. 10 yıl önce de Türkiye'nin ilk bankasının Şanghay temsilciliğini açtık ve o tarihten bu yana da bankada baş temsilci olarak görev yapmaktayım.
ÇOCUĞUMU İLK GÖRDÜĞÜMDE ALTI YAŞINA GİRMİŞTİ
1983'ün 24 Şubat'ında Pekin'e geldim. Pekin o zaman tabii kara-kuru, bozkır, her taraf gri binalarla dolu, hatta 'ıssız' diyebileceğimiz, sanki birçok küçük köyden oluşmuş büyük bir şehir gibiydi. Binalar eskiydi yüksek bina yoktu, yeşillik azdı. Bir de hava çok soğuktu tabii... İlk intibalar biraz ürkütücüydü benim için. Yemekler tabii çok büyük sorundu. Altı ay kadar ekmek ve yoğurttan başka bir şey yiyemedim' Master yapıp dönmeyi düşündüğü, bilmediği bir ülkede bir ömür geçireceği, hayatının tamamen değişeceği, o ilk günlerde Noyan Rona'nın hiç aklına gelmemiş. Başka ülkelerde böyle hayat kurmuş binlerce Türk'ün kaderi de Noyan Rona'nınkine çok benziyor.
Hemen hepsi kısa süreliğine gittikleri ülkelerde biraz daha, biraz daha derken, bakmışlar ki bir ömür geçivermiş. Ama akıllarında daima Türkiye var. Hayatlarına, kendi öz ülkelerine ne yapabiliriz kaygısı hakim. Bu çaba ve kaygı içinde yaşamları sürüyor.
Ben de yaygın kanaatle önceleri bunlara 'beyin göçü' diye bakıyordum. Ama onları yerlerinde tanıdıkça, Türkiye için yaptıklarını ve bu ülkeyi temsil yeteneklerini gördükçe bu kanımdan vazgeçtim. Onların deneyimleri, şimdi daha iyi görüyorum ki, Türkiye'nin kazanımı, birikimidir.
BİR ZAMANLAR ÇİN...
'İlk geldiğimde, 1983'te evliydim. Bir ayrılık yaşadık ve çok hazin bir hikaye var burada. Eşim hamileydi ve iki ay sonra oğlum oldu Türkiye'de. Hayat çok ilginç... Öyle şeyler gelişti ki ben oğlumu ancak altı yaşında gördüm. Tabii yeniden tanıştık, yeniden arkadaş olduk. Hatta 'Bu adam bu kadar uzaklara gitti, artık gelmez' diye oğlumuz olunca göbek adı olarak benim adımı koymuşlar. Halbuki öyle düşünmüş değildik. Niyetim master sonrası kesin dönmekti. Şimdi sorsanız, oğluma benim adımın verilmesini istemezdim. Ama tabii o ortamda düşündüğünüz zaman, binlerce kilometre ötede birisi için 'ya gelir ya gelmez' düşüncesi normal karşılanabilecek bir durumdu. Her başarının bir bedeli var. Çoğu kere bu bedeller acılarla dolu.'
'Çok değil, 1983 yılında, Pekin büyük bir köy gibiydi. Bugün dünyanın en önemli ticaret merkezlerinden biri haline gelen Şanghay bir balıkçı kasabasıydı. O zaman böyle kuaförler filan yoktu. Fabrika usulü, sıralara oturuyorsunuz ve beyaz kıyafetli berberler geliyor, saçınızı kesiyor... Tahmin ediyorum ilk yabancı bendim o berberlere giden. Çünkü yabancılar için özel berberler, kulüpler vardı. O berbere ilk gittiğimde, beş-altı tane yaşlıca, hem kadın hem erkek berber etrafımı çevirdi. Başımı bir güzel incelediler. Ardından 'Ne yapmak istiyorsun?' diye sordular. 'Saçımı kestirmek istiyorum' cevabını verdim. Bin anda ortadan kayboldular. Ben bekliyorum. Nihayet 15-20 dakika sonra geri geldiler. 'Biz' dediler; 'Senin saçını kesmeye karar verdik, saçını keseceğiz, fakat bir sorumuz olacak'. İçimden önce 'Fesüphanallah' dedim sonra da 'Sorun hadi' dedim. 'Kaşın çok şey... Bunu da kesecek miyiz? Kendi aramızda tartıştık ama bir karara varamadık' dediler. 'Kaşım kalsın, kaşı kesmeyin' dedim; 'Siz saçımı kesin yeter'. Büyük bir sorun çözülmüş gibi hepsi rahatladı. Sonra tabii saç kesildi ama korkumdan aynaya falan bakamadım. O yıllarda Çin işte böyle bir Çin'di. Bütün unlu mamuller karneye bağlıydı. Banyo yapmak prosedüre bağlıydı. Yurtdışına gidip üç aydan fazla kalanlara, döndüğünde dört tane elektrikli makine alma hakkı tanınıyordu. Buzdolabı, çamaşır makinesi, klima ve fotoğraf makinesi, saat falan böyle şeyler. Paranız var, klima alıyorsunuz, fakat elektrik yok evinizde. Bu sefer elektrik sırasına giriyorsunuz. Yani o zamanlar Çin, çok zor bir ülkeydi.'
ÇOK SEYREDİLEN BİR DİZİDE OYUNCULUK YAPTI
Çin devlet televizyonunun en çok izlenen bir dizisinden Noyan Rona'ya oyunculuk teklifi gelir. Ondan önce yarışma programlarına çıkmış ve bilinen bir isim haline gelmiştir. Rol, bir fabrika müdürü rolüdür. Başrol oyuncusu kadın, onun sekreteridir ve dizinin önemli rollerinden biridir. O dizide 22 bölüm oynar ve Çin'de artık daha popüler bir adam haline gelir. Sıra hak ettiği parayı almaya gelir. Noyan Rona'yı, Çin'de insanların 'hayırseverliği'yle tanıması bu durumlarda gösterdiği erdemli tavırları nedeniyledir. Yine öyle davranır.
Noyan Rona anlatıyor: 'Sonunda dizi bitti 'Senin şu kadar paran var bizde' dediler. Ben de bir tutanağa bağladım bunu. Tutanakla bu parayı aldım. Daha önce İzmit şehrimizle kardeş şehir yaptığımız Cinan diye bir şehir var. Şanghay Eyaleti'nin başkenti. Oraya gittim. 'Bende şu kadar para var ve bunun için yardıma muhtaç bir okul arıyorum' dedim. Bana, şehrin biraz uzağında, bir Müslüman okulu buldular. Fakir öğrencilerin okuduğu bir köy okuluydu. Ben de parayı onlara gönderdim. Bir ay sonra beni davet ettiler. Gittik... Büyük bir tören yaptılar köy yerinde; okulu çiçek gibi yapmışlar! Her şeyini yenilemişler. Çocukların masası, sandalyesi, camları takılmış, kapıları yapılmış. Pırıl pırıl bir okul! Orada çocuklara hediyeler dağıttık. Bana bir sertifika verdiler ve o okulun Fahri Onur Öğretmeni yaptılar beni.'
GERÇEK BİR HAYIRSEVER
Bütün hayatı boyunca hayır işlerini sürdürmüş Noyan Rona. Böylelikle başarıları, insani meziyetleri, hayır işleri dolayısıyla onu tanıyan Çinliler nezrinde Türklerin imajını ve itibarını da yüceltmiş. Noyan Rona, 'Benim şu an 11 çocuğum var' diyor. 'Tabii 11 deyince çok oldu ama şöyle bir durum var; aslında bir tane çocuğum var. Ama Çin'de, 10 yıldır her türlü bakımlarını üstlendiğim, burs verdiğim, 6-17 yaşlar arasında 10 tane de Çinli çocuk var. Bir tanesi geçen sene üniversiteye girdi. E, onlara da 10 yıldır bir şekilde, artık 'ağabeylik' mi dersiniz, 'babalık' mı dersiniz, böyle bir yardımım var.'
Şanghay Başkonsolosu Murat Ülkü, Noyan Rona için ne diyor?
'Noyan Rona, özellikle Şanghay'da kitlelere mal olmuş bir isim. Yerel yönetimin hemen her konuda danışmanlık desteği aldığı bir otorite. Gittiği toplantılarda, o mükemmel Çincesiyle ve bu ülkenin kültürüne hakimiyetiyle, konuştuğu kitleleri etkileyen ve güldürebilen bir insan. Bunun altını çizmek istiyorum, çünkü siz yabancı bir ülkede, o ülkeye ait bir kitleyi güldürebiliyorsanız, siz o insanların kalplerine dokunabiliyorsunuz demektir. Noyan Bey'de bu özellik var. Bu yetenek var ve her zaman o beyefendi kişiliğiyle, bütün bu meziyetlerini, yeteneklerini bir ülke sevgisiyle her zaman Türkiye'nin lehinde kullanan, son derece pozitif bir insan. Ben diliyorum ki gelecek kuşaklarda birçok Noyan Ronalar olsun. Noyan Bey de onlara ağabeylik yapsın, hocalık yapsın. Bu açtığı yoldan başka insanlarımız da yürüsün'.
Çinli asistanı Liu Cheng Yang Noyan Rona'yı anlatıyor
'Şanghay Üniversitesi'nde Türkçe öğrendim. Noyan Bey bizim üniversitede hocamızdı. O zamandan beri Noyan Bey ile tanışırız. İçimdeki Noyan Bey çok tatlı, detaylara özenli, sorumlu ve başkalarına yardım etmeyi çok seven bir adamdır. Yaptığı her işi büyük bir sorumluluk duygusuyla yapar. Harcamalarda tasarrufa önem verir. Her gün beş-altı Çin gazetesi okur. Ama bence en önemlisi Noyan Bey, Türkiye ve Çin arasında bir dost köprüsüdür. Kalbi Türkiye için atıyor, Türkler ve Çinliler aralarında işbirliği fırsatları yaratma çabalıyor.'
Çin televizyonları peşinde
Noyan Rona ile görüşmeler sürerken Pekin'den televizyoncular geliyor. Çin'in bütün ülke çapında yayın yapan en büyük ulusal kanalı CC TV, yani China Center Televizyonu, Noyan Rona ile röportaj yapıyor. Bir hafta önce Pekin'de yapılan çekimlerin devamını çekmeye gelmişler. Program yapımcısı, mayısta Şanghay'da yapılacak Expo 2010 için bir program hazırladıklarını ve bu konuda görüşünü çok önemsedikleri Noyan Rona ile röportaj yaptıklarını söylüyor. Expo'ya hazırlık evresinde gelişmeler hakkında Noyan Bey'in görüşlerini alıyorlar.
_