_AKŞAM | PAZAR | 13 ARALIK 2009, PAZAR
Son durak Dubai´ydi ama...
_
6 yıldır Dubai'de, uluslararası bir otelcilik grubunun finans direktörlüğünü yapıyor. Ama Dubai'deki son krizler nedeniyle yakında buradan da ayrılıyor...
Mehmet Taşdiken, TRT/TÜRK'te yayınlanan 'Dönmeyenler' programına konuk ettiği, Ziya Birkan ve Dubai izlenimlerini AKŞAM Pazar için kaleme aldı. 20 yıldır 'uzaklarda' olan bir Türk'ün yaşamını mercek altına alan Taşdiken, Dubai'de son dönemde patlak veren ekonomik krizin ayrıntılarını da Birkan'a sordu.
'Yaklaşık 20 yıldır Türkiye dışında çalışıyorum. 6 senedir bu çevrede yaşıyorum' sözleriyle başlıyor Ziya Birkan hikayesini anlatmaya. Sözü Birkan'a bırakıyoruz:
'Otelcilikle ilgileniyorum. Mesleğim finans kontrolörlüğü. Şu anda Uzakdoğu merkezli Banyantree Otelleri'nin Bölge Finans Direktörüyüm. Otelcilik mesleği sayesinde, çok ülke görme, çok kültür tanıma, çalışma, yaşama olanağına sahip oldum. Bunun için kendimi çok ayrıcalıklı bir insan olarak görüyorum. Aslında maden mühendisiyim. İzmir'de Maarif Koleji'ni bitirdikten sonra İstanbul Teknik Üniversitesi'nde okudum. Sağ-sol çatışmaları yüzünden kendimi yurtdışına atmak istedim. Mühendisim ama gidip Miami'de gemilerde çalışacaktım. Vizesini de aldım, gidiyordum. 'Ne yapacaksın?' diye sordular bana. 'Gideceğim' dedim; 'Garsonluk da olur, ne iş olsa yapacağım'. Ya gideceğim, ya gideceğim yani. İnsanların sağcı-solcu diye birbirlerini öldürdükleri ortamlardan başka ortamlar bulmaya niyetliydim.'
BALAYI İÇİN ŞEYSEL ADALARI'NA GİTTİ 3 YIL KALDI
'Otelcilik yapmaya karar verdim. Bu sayede yükselirim, başka ülkelerdeki otellerde çalışabilirim diye düşündüm. Boğaziçi Üniversitesi'ne gittim. Otelcilikle ilgili kitaplar aldım. Onları okudum. Ardından sonra muhasebe öğrendim ve finans dalında yükselmek istedim. Bir tanıdığım aracılığıyla Le Meridien Otelleri'nde iş buldum. Evlendim. 'Balayına gönderelim sizi' diyerek Seyşel Adaları'na gönderdiler. Orada üç sene kaldım, yine Le Meridien Oteli'nin Finans Müdürlüğü'nü yaptım. Daha sonra Batı Afrika'ya gönderdiler, Gabon'da bütün Batı Afrika'nın finans kontrolörlüğünü yaptım.'
'Eşim sonunda 'Yeter artık' dedi; 'Seninle evlendiğimden beri Şeysel Adaları, Afrika dolaşıyoruz. Şimdi de Maldiv Adaları... Ben Türkiye'ye dönüyorum'. Ayrılmak zorunda kaldık'.
DUBAİ MUCİZESİNİN SONU MU?
Ziya Birkan, 6 yıldır yaşamını sürdürdüğü Dubai'deki gelişmeleri şu sözlerle anlatıyor:
'Dubai mucizesi 10 yıl içinde gerçekleşti. Çölün altındaki servet, üstünü zümrüt yeşiline çevirdi. Gücü ve ihtişamı temsil eden Amerikan gökdelenlerinin rekoru şimdi burada... Burc el Araplar, Burc Dubai'ler bütün dünyanın dikkatini Dubai'ye çeviriyor. Bütün büyük firmalarla dünyanın nitelikli insan birikimi de buraya akıyor'. Ziya Birkan da böyle kuvvetli bir rüzgarla Tayland'dan savrulmuş Dubai'ye. Birkan'a göre Dubai mucizesi, sanıldığı gibi bir petrol mucizesi değil. 100. yılında Hong Kong'un, İngilizler tarafından Çin'e iade edilecek olması, Singapur modeli dünya dengeleri gözetilerek, geniş vizyonlu yöneticilerin bir zeka ve organizasyon projesi Dubai. Bağımsızlığını İngilizlerden 1971'lerde anlamışlar ama petrol varlıklarını ebediyen kaybetmişler. İngilizler, bu topraklarda bulup işlettiği petrolü bitirmişler, karşılığında toprakların sahiplerine, egemenliği armağan etmişler. Ve arayışlar Dubai'yi yaratmış. Ancak son global krizin başlamasıyla Dubai başka bir döneme girmiş.
'Nedir bu kriz?' diye soruyorum Ziya Bey'e. 'Krizden çok Dubai'nin bazı ülkelerde uyandırdığı rahatsızlık' diyor; '100-150 milyar dolar borç Dubai için hiçbir şey değil. Ama Arap Yarımadası'nda yarattığı hür bir ülke modeli bazılarını rahatsız etti. Amerika destekledi. Avrupa hiç destek vermedi. Bu modele diş bileyenlerin bir rövanşı bu. Bir de fırsatçılar var tabii. Dünyanın büyük kuruluşları Dubai'deki birikimi, mevcut ortamı fırsat bilerek ucuza kapatmak istiyor. Şu an burada gergin bir ortam var. Havaalanı yolu araçlarla dolu. Arabasını bırakıp uçağa binen gidiyor. Son altı ayda 300 bin kişiden fazla giden oldu. Gitmeler devam ediyor. Emlak fiyatları yarıya düştü. Biz de buradan merkezi taşıma kararı aldık. Önce Bahreyn ve belki sonra Abu Dabi'ye taşınacağız.'
Çöl, nasıl cennet oldu?
Oyalardan palmiyelere, begonyalardan menekşelere, gül ve karanfile kadar her türlü çiçek ve ağaç var artık çöl üstünde. Kuşlar da, binlerce yıl önce göçtükleri topraklara geri dönüyor. Golf seven Ziya Birkan, yeşillikler deryası bir alanda golf oynarken bir yandan da Dubai'yi anlatıyor: 'Modern Dubai'yi insanoğlu yarattı. Bütün bu ağaçları, yeşillikleri tek tek insanoğlu dikti ve bu çok kısa bir zamanda oldu. İnsan istedikten sonra her şey oluyor. Dubai bir çöl arazinin üzerinde kuruluyken, yöneticiler projeler yaratmaya başladılar. Arsaları, tabii ilk başta ucuz olarak, tek tek satmaya başladılar. Daha sonra değerli hale geldi. Her proje, Dubai hükümeti tarafından onaylandı. Hiç kimse istediği projeyi yapamadı. Dubai hükümeti, sadece alt yapıyı hazırladı. Elektriği, suyu ve yolu getirdi, köprüleri yaptı. Daha sonrası ise tamamıyla projeyi gerçekleştiren firmalara bırakıldı ve bu güzel Dubai yaratılmış oldu.'
Türkçe konuşmaya konuşmaya 'şeker' kelimesini bile unutmuşum!
'Yurtdışında çalıştığı zaman insan kendi dilinde günlük olarak çok fazla konuşmuyor. Bir keresinde 'şeker' kelimesini hatırlayamadım. Türk arkadaşlarıma sordum: 'Çayın içine koyuyoruz hani, Türkçesi ne idi?' diye. Böyle durumlarda bir gariplik, bir yabancılık hissediyorsunuz. Şeker... Evet, hatırladım! İnsan beyni, dili kullanmadığı zaman unutuyor. Kendi dilimi unutmak istemiyorum. Onun için mümkün olduğu kadar Türkçe konuşmaya, Türklerle beraber olmaya çalışıyorum. Dubai'de daha çok seçkin bir Türk toplumu var. Çünkü burada yöneticiler ve devlet, yüksek tahsil yapmış, itişmiş insanları seçiyor.'
Her yer şantiye
Dubai, 'en'ler şehri olarak planlanmış. En sıfatı, ihtişamı çağrıştırıyor. En büyükler, en uzunlar, en iyiler gibi... En büyük inşaat şantiyesi olduğu da görülüyor. Hala yüzlerce bina, binlerce çalışan... En yeni, en modern inşaat malzemeleri... Başı göklere uzanan iş merkezleri, oteller, rezidanslar birbiriyle yarışıyor. Dev projeler, hayalden dünyalar kuruluyor. Hayaller gerçeğe dönüşüyor, bir illüzyon yaratılıyor. Modern pazarlama, PR teknikleriyle, dünyanın büyük güçleriyle, kendi alanının devlerini çekecek cazibeler yaratılıyor. Büyük sermaye, büyük güçler için, psikolojik cebir formülleri iyi programlanmış. Efsaneler ve mitler, rekorlarla birleştirilerek projeler dikiliyor Dubai'de. Kayıp şehir Atlantis deniz içine sokulmuş. Şaşaa, gösteriş ve zenginlik akıyor her yerden. Dünyanın en büyük akvaryumu burada. Buraya bakan odaların geceliği 15 bin dolar.
MEHMET TAŞDİKEN
6 yıldır Dubai'de, uluslararası bir otelcilik grubunun finans direktörlüğünü yapıyor. Ama Dubai'deki son krizler nedeniyle yakında buradan da ayrılıyor...
Mehmet Taşdiken, TRT/TÜRK'te yayınlanan 'Dönmeyenler' programına konuk ettiği, Ziya Birkan ve Dubai izlenimlerini AKŞAM Pazar için kaleme aldı. 20 yıldır 'uzaklarda' olan bir Türk'ün yaşamını mercek altına alan Taşdiken, Dubai'de son dönemde patlak veren ekonomik krizin ayrıntılarını da Birkan'a sordu.
'Yaklaşık 20 yıldır Türkiye dışında çalışıyorum. 6 senedir bu çevrede yaşıyorum' sözleriyle başlıyor Ziya Birkan hikayesini anlatmaya. Sözü Birkan'a bırakıyoruz:
'Otelcilikle ilgileniyorum. Mesleğim finans kontrolörlüğü. Şu anda Uzakdoğu merkezli Banyantree Otelleri'nin Bölge Finans Direktörüyüm. Otelcilik mesleği sayesinde, çok ülke görme, çok kültür tanıma, çalışma, yaşama olanağına sahip oldum. Bunun için kendimi çok ayrıcalıklı bir insan olarak görüyorum. Aslında maden mühendisiyim. İzmir'de Maarif Koleji'ni bitirdikten sonra İstanbul Teknik Üniversitesi'nde okudum. Sağ-sol çatışmaları yüzünden kendimi yurtdışına atmak istedim. Mühendisim ama gidip Miami'de gemilerde çalışacaktım. Vizesini de aldım, gidiyordum. 'Ne yapacaksın?' diye sordular bana. 'Gideceğim' dedim; 'Garsonluk da olur, ne iş olsa yapacağım'. Ya gideceğim, ya gideceğim yani. İnsanların sağcı-solcu diye birbirlerini öldürdükleri ortamlardan başka ortamlar bulmaya niyetliydim.'
BALAYI İÇİN ŞEYSEL ADALARI'NA GİTTİ 3 YIL KALDI
'Otelcilik yapmaya karar verdim. Bu sayede yükselirim, başka ülkelerdeki otellerde çalışabilirim diye düşündüm. Boğaziçi Üniversitesi'ne gittim. Otelcilikle ilgili kitaplar aldım. Onları okudum. Ardından sonra muhasebe öğrendim ve finans dalında yükselmek istedim. Bir tanıdığım aracılığıyla Le Meridien Otelleri'nde iş buldum. Evlendim. 'Balayına gönderelim sizi' diyerek Seyşel Adaları'na gönderdiler. Orada üç sene kaldım, yine Le Meridien Oteli'nin Finans Müdürlüğü'nü yaptım. Daha sonra Batı Afrika'ya gönderdiler, Gabon'da bütün Batı Afrika'nın finans kontrolörlüğünü yaptım.'
'Eşim sonunda 'Yeter artık' dedi; 'Seninle evlendiğimden beri Şeysel Adaları, Afrika dolaşıyoruz. Şimdi de Maldiv Adaları... Ben Türkiye'ye dönüyorum'. Ayrılmak zorunda kaldık'.
DUBAİ MUCİZESİNİN SONU MU?
Ziya Birkan, 6 yıldır yaşamını sürdürdüğü Dubai'deki gelişmeleri şu sözlerle anlatıyor:
'Dubai mucizesi 10 yıl içinde gerçekleşti. Çölün altındaki servet, üstünü zümrüt yeşiline çevirdi. Gücü ve ihtişamı temsil eden Amerikan gökdelenlerinin rekoru şimdi burada... Burc el Araplar, Burc Dubai'ler bütün dünyanın dikkatini Dubai'ye çeviriyor. Bütün büyük firmalarla dünyanın nitelikli insan birikimi de buraya akıyor'. Ziya Birkan da böyle kuvvetli bir rüzgarla Tayland'dan savrulmuş Dubai'ye. Birkan'a göre Dubai mucizesi, sanıldığı gibi bir petrol mucizesi değil. 100. yılında Hong Kong'un, İngilizler tarafından Çin'e iade edilecek olması, Singapur modeli dünya dengeleri gözetilerek, geniş vizyonlu yöneticilerin bir zeka ve organizasyon projesi Dubai. Bağımsızlığını İngilizlerden 1971'lerde anlamışlar ama petrol varlıklarını ebediyen kaybetmişler. İngilizler, bu topraklarda bulup işlettiği petrolü bitirmişler, karşılığında toprakların sahiplerine, egemenliği armağan etmişler. Ve arayışlar Dubai'yi yaratmış. Ancak son global krizin başlamasıyla Dubai başka bir döneme girmiş.
'Nedir bu kriz?' diye soruyorum Ziya Bey'e. 'Krizden çok Dubai'nin bazı ülkelerde uyandırdığı rahatsızlık' diyor; '100-150 milyar dolar borç Dubai için hiçbir şey değil. Ama Arap Yarımadası'nda yarattığı hür bir ülke modeli bazılarını rahatsız etti. Amerika destekledi. Avrupa hiç destek vermedi. Bu modele diş bileyenlerin bir rövanşı bu. Bir de fırsatçılar var tabii. Dünyanın büyük kuruluşları Dubai'deki birikimi, mevcut ortamı fırsat bilerek ucuza kapatmak istiyor. Şu an burada gergin bir ortam var. Havaalanı yolu araçlarla dolu. Arabasını bırakıp uçağa binen gidiyor. Son altı ayda 300 bin kişiden fazla giden oldu. Gitmeler devam ediyor. Emlak fiyatları yarıya düştü. Biz de buradan merkezi taşıma kararı aldık. Önce Bahreyn ve belki sonra Abu Dabi'ye taşınacağız.'
Çöl, nasıl cennet oldu?
Oyalardan palmiyelere, begonyalardan menekşelere, gül ve karanfile kadar her türlü çiçek ve ağaç var artık çöl üstünde. Kuşlar da, binlerce yıl önce göçtükleri topraklara geri dönüyor. Golf seven Ziya Birkan, yeşillikler deryası bir alanda golf oynarken bir yandan da Dubai'yi anlatıyor: 'Modern Dubai'yi insanoğlu yarattı. Bütün bu ağaçları, yeşillikleri tek tek insanoğlu dikti ve bu çok kısa bir zamanda oldu. İnsan istedikten sonra her şey oluyor. Dubai bir çöl arazinin üzerinde kuruluyken, yöneticiler projeler yaratmaya başladılar. Arsaları, tabii ilk başta ucuz olarak, tek tek satmaya başladılar. Daha sonra değerli hale geldi. Her proje, Dubai hükümeti tarafından onaylandı. Hiç kimse istediği projeyi yapamadı. Dubai hükümeti, sadece alt yapıyı hazırladı. Elektriği, suyu ve yolu getirdi, köprüleri yaptı. Daha sonrası ise tamamıyla projeyi gerçekleştiren firmalara bırakıldı ve bu güzel Dubai yaratılmış oldu.'
Türkçe konuşmaya konuşmaya 'şeker' kelimesini bile unutmuşum!
'Yurtdışında çalıştığı zaman insan kendi dilinde günlük olarak çok fazla konuşmuyor. Bir keresinde 'şeker' kelimesini hatırlayamadım. Türk arkadaşlarıma sordum: 'Çayın içine koyuyoruz hani, Türkçesi ne idi?' diye. Böyle durumlarda bir gariplik, bir yabancılık hissediyorsunuz. Şeker... Evet, hatırladım! İnsan beyni, dili kullanmadığı zaman unutuyor. Kendi dilimi unutmak istemiyorum. Onun için mümkün olduğu kadar Türkçe konuşmaya, Türklerle beraber olmaya çalışıyorum. Dubai'de daha çok seçkin bir Türk toplumu var. Çünkü burada yöneticiler ve devlet, yüksek tahsil yapmış, itişmiş insanları seçiyor.'
Her yer şantiye
Dubai, 'en'ler şehri olarak planlanmış. En sıfatı, ihtişamı çağrıştırıyor. En büyükler, en uzunlar, en iyiler gibi... En büyük inşaat şantiyesi olduğu da görülüyor. Hala yüzlerce bina, binlerce çalışan... En yeni, en modern inşaat malzemeleri... Başı göklere uzanan iş merkezleri, oteller, rezidanslar birbiriyle yarışıyor. Dev projeler, hayalden dünyalar kuruluyor. Hayaller gerçeğe dönüşüyor, bir illüzyon yaratılıyor. Modern pazarlama, PR teknikleriyle, dünyanın büyük güçleriyle, kendi alanının devlerini çekecek cazibeler yaratılıyor. Büyük sermaye, büyük güçler için, psikolojik cebir formülleri iyi programlanmış. Efsaneler ve mitler, rekorlarla birleştirilerek projeler dikiliyor Dubai'de. Kayıp şehir Atlantis deniz içine sokulmuş. Şaşaa, gösteriş ve zenginlik akıyor her yerden. Dünyanın en büyük akvaryumu burada. Buraya bakan odaların geceliği 15 bin dolar.
MEHMET TAŞDİKEN