_26/07/2001
_Tayyip Erdoğan'ın zor sınavı
_Fazilet'in
kapatılması ve ardından Tayyip Erdoğan'la ilgili siyasi yasağın dolaylı
olarak kaldırılması, Türk siyasetinde yeni gelişmelere yol açacaktır.
Fazilet'in, Erbakan kadrosu yeni bir siyasi çatı altında toplandı. Erbakan'ın artık açık kontrolü altındaki bu partinin, adından genel başkanına kadar tüm tercihleri, kısmi açılımlardan bile tamamen vazgeçtiğini ve bütünüyle içine kapanmayı bir siyasi metot olarak benimsediğini gösteriyor.
Sadık ve tutucu tabanı hedefledikleri anlaşılıyor.
Böyle bir noktada, gözler Tayyip Erdoğan'a çevriliyor.
Tayyip Erdoğan'ın gerek bu kesim üzerinde, gerekse bu görüş dışındaki kesimlerde ciddi bir etkinliği var. Bütün kamuoyu araştırmaları, Tayyip Erdoğan'a önemli oranda bir halk desteği olduğunu gösteriyor.
Peki Tayyip Erdoğan ne yapacak?
Önünde iki yol var. Ya alternatif Saadet'e göre yapılanıp, bu kesimin gerçek temsilcisi kendisi olduğunu ilan edecek. Ki bunu yaparken, mevcut halk desteğini de çantada keklik sayacak.
Ya da Türk siyasi hayatında sağ sayılabilecek bir çizgideki boşluğa talip olacak. O zaman ona göre vitrin yapacak, ona göre söylem geliştirecek.
Bu yasağın kaldırılmasını savunan ve belki de güçlerini de kullanarak kaldırılmasında etkinlik göstermiş çevrelerin beklentisi, Tayyip Erdoğan'ın ikinci bir Saadet kurması yolundadır. Böylelikle Refah, Fazilet çizgisindeki seçmenleri bölerek her ikisinin de baraj sınırına takılıp, parlamentodan ayaklarını kesmektir.
Öyle anlaşılıyor ki Tayyip Erdoğan, bugüne kadar izlediği yol ve söylemi itibarıyla böyle bir beklentiyi gerçekleştireceği izlenimini uyandırmıştır.
Tayyip Bey'in, pek çok konuda modeli Erbakan'dır. Aynı siyasi hareket içinde yıllarca süren bir mesainin böyle öykünme yaratması da doğal sayılabilir. Ancak bundan sonra Tayyip Erdoğan'ın, bir 'Öz Saadet' oluşumu yerine, siyasetteki boşluğu dolduracak geniş açılımlı bir modele yönelmesi söz konusu olacaksa, önce işe Erbakan'ı izlemekten vazgeçmekle başlamalıdır.
Rüzgâr bundan sonra kendisinden yanadır. Yapacağı her hareket, ya bu rüzgârı artıracak ya da azaltacaktır.
Meclis'te kalabalık, sayısal üstünlüğü olan bir grubu hedeflemiş görünen stratejisi, hâlâ Hoca'yı izlemeye devam ettiği sonucunu çıkarıyor.
Oysa siyaset dışından meslek odalarından, işçi sendikalarından, sivil toplum kuruluşlarından, popüler ve etkin sanatçılardan, gazetecilerden geniş bir katılım ve en azından destek arayışlarına yönelmesi, bugünkü Meclis'i hedefleyen çalışmalardan daha önceliklidir. Böyle bir gayret ve arayış en azından şimdilik Tayyip Erdoğan cephesinde görülmüyor.
Fazilet tabanını küstürmemeyi siyasi hedefinin birinci maddesi yapmış bir hareketin, gerekli açılımı sağlaması nasıl mümkün olacak?
Açılım ve değişim sözle değil, zihinlere inen çarpıcı eylemlerle gösterilebilir. Ve Tayyip Erdoğan'ın geçmiş siyasi söylemleri itibarıyla bazı çevrelerde uyanmış ciddi tereddütleri gidermesi gerekiyor. Zira oluşum sadece oy toplamaya ve seçime göre yapılırsa, bu eksik bir oluşumdur. Seçim bir hedef değil, bir araçtır. Sonrasının hesabını Tayyip Erdoğan iyi yapmalıdır.
Bu hesap iyi yapılmadığı takdirde, Türkiye'nin önünde yine kavga, yine çatışma var demektir. Türkiye'nin zaman kaybetmeye tahammülü yoktur. Doğabilecek, olumlu olumsuz bütün gelişmelerin başlangıç noktası, Tayyip Erdoğan'ın bugünkü tercihlerine dayalı olacaktır. Tayyip Erdoğan, bugünü, bütün duygusallıkların dışında doğru değerlendirmelidir.
Fazilet'in, Erbakan kadrosu yeni bir siyasi çatı altında toplandı. Erbakan'ın artık açık kontrolü altındaki bu partinin, adından genel başkanına kadar tüm tercihleri, kısmi açılımlardan bile tamamen vazgeçtiğini ve bütünüyle içine kapanmayı bir siyasi metot olarak benimsediğini gösteriyor.
Sadık ve tutucu tabanı hedefledikleri anlaşılıyor.
Böyle bir noktada, gözler Tayyip Erdoğan'a çevriliyor.
Tayyip Erdoğan'ın gerek bu kesim üzerinde, gerekse bu görüş dışındaki kesimlerde ciddi bir etkinliği var. Bütün kamuoyu araştırmaları, Tayyip Erdoğan'a önemli oranda bir halk desteği olduğunu gösteriyor.
Peki Tayyip Erdoğan ne yapacak?
Önünde iki yol var. Ya alternatif Saadet'e göre yapılanıp, bu kesimin gerçek temsilcisi kendisi olduğunu ilan edecek. Ki bunu yaparken, mevcut halk desteğini de çantada keklik sayacak.
Ya da Türk siyasi hayatında sağ sayılabilecek bir çizgideki boşluğa talip olacak. O zaman ona göre vitrin yapacak, ona göre söylem geliştirecek.
Bu yasağın kaldırılmasını savunan ve belki de güçlerini de kullanarak kaldırılmasında etkinlik göstermiş çevrelerin beklentisi, Tayyip Erdoğan'ın ikinci bir Saadet kurması yolundadır. Böylelikle Refah, Fazilet çizgisindeki seçmenleri bölerek her ikisinin de baraj sınırına takılıp, parlamentodan ayaklarını kesmektir.
Öyle anlaşılıyor ki Tayyip Erdoğan, bugüne kadar izlediği yol ve söylemi itibarıyla böyle bir beklentiyi gerçekleştireceği izlenimini uyandırmıştır.
Tayyip Bey'in, pek çok konuda modeli Erbakan'dır. Aynı siyasi hareket içinde yıllarca süren bir mesainin böyle öykünme yaratması da doğal sayılabilir. Ancak bundan sonra Tayyip Erdoğan'ın, bir 'Öz Saadet' oluşumu yerine, siyasetteki boşluğu dolduracak geniş açılımlı bir modele yönelmesi söz konusu olacaksa, önce işe Erbakan'ı izlemekten vazgeçmekle başlamalıdır.
Rüzgâr bundan sonra kendisinden yanadır. Yapacağı her hareket, ya bu rüzgârı artıracak ya da azaltacaktır.
Meclis'te kalabalık, sayısal üstünlüğü olan bir grubu hedeflemiş görünen stratejisi, hâlâ Hoca'yı izlemeye devam ettiği sonucunu çıkarıyor.
Oysa siyaset dışından meslek odalarından, işçi sendikalarından, sivil toplum kuruluşlarından, popüler ve etkin sanatçılardan, gazetecilerden geniş bir katılım ve en azından destek arayışlarına yönelmesi, bugünkü Meclis'i hedefleyen çalışmalardan daha önceliklidir. Böyle bir gayret ve arayış en azından şimdilik Tayyip Erdoğan cephesinde görülmüyor.
Fazilet tabanını küstürmemeyi siyasi hedefinin birinci maddesi yapmış bir hareketin, gerekli açılımı sağlaması nasıl mümkün olacak?
Açılım ve değişim sözle değil, zihinlere inen çarpıcı eylemlerle gösterilebilir. Ve Tayyip Erdoğan'ın geçmiş siyasi söylemleri itibarıyla bazı çevrelerde uyanmış ciddi tereddütleri gidermesi gerekiyor. Zira oluşum sadece oy toplamaya ve seçime göre yapılırsa, bu eksik bir oluşumdur. Seçim bir hedef değil, bir araçtır. Sonrasının hesabını Tayyip Erdoğan iyi yapmalıdır.
Bu hesap iyi yapılmadığı takdirde, Türkiye'nin önünde yine kavga, yine çatışma var demektir. Türkiye'nin zaman kaybetmeye tahammülü yoktur. Doğabilecek, olumlu olumsuz bütün gelişmelerin başlangıç noktası, Tayyip Erdoğan'ın bugünkü tercihlerine dayalı olacaktır. Tayyip Erdoğan, bugünü, bütün duygusallıkların dışında doğru değerlendirmelidir.