_31/05/2001
_Siyasette yeni arayışlar
_Arayış yerine oluşum da denebilirdi. Belki daha da doğrusu oluşum arayışları.
Krizler Türkiye'sinin mimarı iktidar partileri sürekli kan kaybediyor.
Yapılan kamuoyu yoklamalarında Meclis'teki muhalefetin umut olmaktan çoktan çıktığı anlaşılıyor.
Yeni bir oluşum fikri yaygınlık kazanıyor.
Öyle anlaşılıyor ki, halkın önüne çıkmak için, herkes kendi özel şartlarıyla birlikte, muhtemel bir erken seçimi bekliyor.
Geleceğe ilişkin siyaset projelerinde dikkate alınması gereken üç önemli gerçek var.
Birincisi mevcut durumla ilgili bir kanıdır. IMF halkın gözünde bugünkü krizlerin kaynağı olarak görülmeye başlamıştır.
Buna bağlı olarak ulusalcı bir söylem prim yapacağa benzemektedir. Bu ikincisidir.
Üçüncüsü de şudur: Artık tüm siyasi oluşumlar için tek bir program vardır. O da Avrupa Birliği normlarından oluşan bir programdır. Bu program Türkiye, Afganistan'ın, Nijerya'nın, Gana'nın düzeyinde bir üçüncü dünya ülkesi olarak kalmak istemiyorsa, her türlü düzenlemeye ait yazılı belgeler içeren alternatifsiz bir programdır.
Şartlarda olağanüstü bir değişiklik olmazsa, Kemal Derviş'in yeni bir parti kurmak konusundaki niyetleri belli olmuştur.
Türkiye'ye geliş zamanı, geliş biçimi, birikimi, yumuşak ve güler yüzlü tavırları, Derviş'e böyle bir kapının açılacağını gösteriyor. Başta Amerika olmak üzere ciddi bir dış desteğe sahip olduğuna dair işaretler de bulunuyor. Medyanın önemli bir kesiminin de Kemal Derviş'in yanında bugünden yer aldığı malum.
Önümüzdeki siyaset döneminin ikinci önemli ismi Tayyip Erdoğan'dır. Bütün kamuoyu yoklamalarında görülüyor ki, Tayyip Erdoğan'ın arkasında geniş bir halk desteği bulunuyor. Ancak ciddi bir sorunu var. Siyaset yasaklısı. Hatta bu geniş desteği siyaset yasaklısı olması gibi bir paradoksa bağlayanlar da var.
Halkın beklediği yeni siyaset söylemleriyle ilgili birkaç önemli noktayı birlikte gözden geçirelim.
1. İktidara aday bir partinin sağ-sol kavramları başta olmak üzere doktriner sloganların tamamından uzak durması doğru bir tavır olur.
2. İktidar oluşumlarının Türkiye'nin bütün farklarına cevap verecek geniş bir kadro katılımını sağlaması şarttır.
3. İktidar alternatifi bir siyasi oluşum her türlü kavgadan uzak kalacağına ve iç barışı sağlayacağına dair inandırıcı teminatlar sunmalıdır. Devlet yönetimine talip bir partinin henüz işe başlarken devletle, devletin kurumlarıyla çatışmaya girerek yola çıkması düşünülemez. İşin mantığına aykırı böyle bir süreç ülkeye büyük zararlar verir. İlk icraatı yerinden oynamış taşları yerine oturtmak, polis-jandarma devleti tartışmalarına son vermek için çalışmak olan bir iktidar partisi, halkın olduğu kadar devlet kurumlarının da güvenini sağlamış olmalıdır.
4. İçeride ve dışarıda destek arayışları önemli olmakla birlikte, yabancı ülke ve kuruluşların bir temsilcisi görüntüsünden kurtulmalıdır. Ulusal çıkarları koruduğunu göstererek, hamasete varacak milliyetçi söylemlerin, toplumda taban bulmasına, yararsız ve gereksiz kalkışına fırsat yaratmamalıdır.
5. Entelektüel desteği de yanına almayı planlamakla birlikte, halka gidecek bir lider, 'monşer' çağrışımı yaptıracak tavır ve sözlerden kaçınmalıdır. Halkı iyi tanımalı, nabzını iyi tutmalıdır. Etiler ve Çankaya'nın dışındaki yerlere de ulaşacak kanalları iyi araştırmalıdır.
Gelişmelere bakıp, bilmem ne ölçüde umutlanabiliriz?
Krizler Türkiye'sinin mimarı iktidar partileri sürekli kan kaybediyor.
Yapılan kamuoyu yoklamalarında Meclis'teki muhalefetin umut olmaktan çoktan çıktığı anlaşılıyor.
Yeni bir oluşum fikri yaygınlık kazanıyor.
Öyle anlaşılıyor ki, halkın önüne çıkmak için, herkes kendi özel şartlarıyla birlikte, muhtemel bir erken seçimi bekliyor.
Geleceğe ilişkin siyaset projelerinde dikkate alınması gereken üç önemli gerçek var.
Birincisi mevcut durumla ilgili bir kanıdır. IMF halkın gözünde bugünkü krizlerin kaynağı olarak görülmeye başlamıştır.
Buna bağlı olarak ulusalcı bir söylem prim yapacağa benzemektedir. Bu ikincisidir.
Üçüncüsü de şudur: Artık tüm siyasi oluşumlar için tek bir program vardır. O da Avrupa Birliği normlarından oluşan bir programdır. Bu program Türkiye, Afganistan'ın, Nijerya'nın, Gana'nın düzeyinde bir üçüncü dünya ülkesi olarak kalmak istemiyorsa, her türlü düzenlemeye ait yazılı belgeler içeren alternatifsiz bir programdır.
Şartlarda olağanüstü bir değişiklik olmazsa, Kemal Derviş'in yeni bir parti kurmak konusundaki niyetleri belli olmuştur.
Türkiye'ye geliş zamanı, geliş biçimi, birikimi, yumuşak ve güler yüzlü tavırları, Derviş'e böyle bir kapının açılacağını gösteriyor. Başta Amerika olmak üzere ciddi bir dış desteğe sahip olduğuna dair işaretler de bulunuyor. Medyanın önemli bir kesiminin de Kemal Derviş'in yanında bugünden yer aldığı malum.
Önümüzdeki siyaset döneminin ikinci önemli ismi Tayyip Erdoğan'dır. Bütün kamuoyu yoklamalarında görülüyor ki, Tayyip Erdoğan'ın arkasında geniş bir halk desteği bulunuyor. Ancak ciddi bir sorunu var. Siyaset yasaklısı. Hatta bu geniş desteği siyaset yasaklısı olması gibi bir paradoksa bağlayanlar da var.
Halkın beklediği yeni siyaset söylemleriyle ilgili birkaç önemli noktayı birlikte gözden geçirelim.
1. İktidara aday bir partinin sağ-sol kavramları başta olmak üzere doktriner sloganların tamamından uzak durması doğru bir tavır olur.
2. İktidar oluşumlarının Türkiye'nin bütün farklarına cevap verecek geniş bir kadro katılımını sağlaması şarttır.
3. İktidar alternatifi bir siyasi oluşum her türlü kavgadan uzak kalacağına ve iç barışı sağlayacağına dair inandırıcı teminatlar sunmalıdır. Devlet yönetimine talip bir partinin henüz işe başlarken devletle, devletin kurumlarıyla çatışmaya girerek yola çıkması düşünülemez. İşin mantığına aykırı böyle bir süreç ülkeye büyük zararlar verir. İlk icraatı yerinden oynamış taşları yerine oturtmak, polis-jandarma devleti tartışmalarına son vermek için çalışmak olan bir iktidar partisi, halkın olduğu kadar devlet kurumlarının da güvenini sağlamış olmalıdır.
4. İçeride ve dışarıda destek arayışları önemli olmakla birlikte, yabancı ülke ve kuruluşların bir temsilcisi görüntüsünden kurtulmalıdır. Ulusal çıkarları koruduğunu göstererek, hamasete varacak milliyetçi söylemlerin, toplumda taban bulmasına, yararsız ve gereksiz kalkışına fırsat yaratmamalıdır.
5. Entelektüel desteği de yanına almayı planlamakla birlikte, halka gidecek bir lider, 'monşer' çağrışımı yaptıracak tavır ve sözlerden kaçınmalıdır. Halkı iyi tanımalı, nabzını iyi tutmalıdır. Etiler ve Çankaya'nın dışındaki yerlere de ulaşacak kanalları iyi araştırmalıdır.
Gelişmelere bakıp, bilmem ne ölçüde umutlanabiliriz?